Twilight RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Alacakaranlık RPG dünyası...
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Sherlock W.J. Stinson

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Sherlock W.J. Stinson

Sherlock W.J. Stinson


Mesaj Sayısı : 2

Sherlock W.J. Stinson Empty
MesajKonu: Sherlock W.J. Stinson   Sherlock W.J. Stinson I_icon_minitimeCuma Mart 27, 2009 10:44 pm

Kurtadam için Karakter Kartı

Tam Adı:Sherlock Walter James
Soyadı:Stinson
Yaşı:18
Meslek(öğrenci/doktor..):Uzatmalı Öğrenci xD


Nelere Karşı Zayıftır
*Hastalık
*
*
*

Sevdikleri
*Kadınlar
*Kankası ve kuzeni Chris
*Kız kavgası
*KEndi saçları
*Lazer Tag(Paintball gibin bi şe)

*Savaş,kavga gibi şeyler
Sevmedikleri
*Vampirler
*Yapışkan kızlar
*
*

Fiziksel Görünüş
*Yaşıtlarına göre çok büyük görünmesine rağmen aslında yakışıklı bir görünüme sahiptir.Saçları onu diğerlerinden ayırır.Ortalama bir boyu vardır.


Kişiliği
*Aslında kurtadam olmadan önceyle sonra arasında pek bir fark yok.Sadece bazı geceler dışarı çıkmıyor o kadar.Şen şakrak bir kişiliği vardır..Çoğu gece dışarlardadır.Yakın arkadaşlarına çok iyi davranır.Ekürisi onun can dostudur,kardeşidir.Ayrıca hep Kardeşlik Yasası diye bir kitaptan bahseder...Ayrıca aşırı cesurdur da...


RP: Rp'niz herhangi bir konuda olabilir ancak kurtadam olabilmek için iyi bir rp yazmanız şart(:
* O günün diğerlerinden hiçbir farkı yoktu. Yumi her zamanki yalnız yürüyüşlerinden birini yapıyordu.
Yürümek, Yumi'nin zihnini boşaltmasına yardım ediyordu. Tek başına yürüyordu. Aslında her zaman tek başına yürürdü. Belki de çok fazla arkadaşı olmamasından kaynaklanan bir durumdu bu. Ama Yumi arkadaşı olmadığı için mutluydu. Eğer bir arkadaşı olursa, bu kişi çok geveze çıkıp Yumi'nin kafasını şişirebilirdi.
Salak salak etrafta dolaşıp, şaklabanlık yapan bir arkadaşı olmasını istememişti ve istemezdi. Yalnız olmak onun için en iyisiydi.
Yumi bahçenin önüne vardığında, oradaki büyük ağacın kalın bir dalına asılmış ve her zaman boş olan tek salıncağın dolu olduğunu gördü. Salıncakta kunaileriyle(*) oynayan çocuk, Yumi yaşlarında gibiydi. Kıpkırmızı saçları güneşte göze çarpmayacak gibi değildi. Normalden biraz farklı giyinmişti.
"Garip bir giyim tarzı var..." diye düşündü Yumi.
Ancak, yolunu değiştireceği yerde ağaca doğru yürümeyi sürdürdü.
Çocuğun arkasından "Yalnız olmalısın, ya da sıkkın..." dedi usulca. Sesinin rüzgâra karışıp duyulmadığı gibi bir his vardı içinde.

Ancak çocuk Yumi’yi duymuş ve arkasını dönmüştü. Döndüğü gibi elindeki kunailerden birini düşürdü.
Yerden onu tekrar alırken “Sadece sıkkın,” dedi.
Ancak gözleri hala Yumi’nin üzerindeydi, sanki takılmış gibi. Sanki Yumi’yi yıllardır tanıyormuş ancak ilk defa o anda görüyormuş gibi garip bir ifade vardı çocuğun suratında.
“Adın ne güz-ah, yabancı?”
Az kalsın büyük bir pot kırıyordu.
Ancak Yumi duymazlıktan gelerek “Yumi, Yumi Mamoru,” diye kestirip attı.
Çocuğun suratına bile bakmadan yaşlı meşe ağacının altına oturdu. Eğer baksaydı, çocuğun surat ifadesinin oldukça garip olduğunu görürdü. Biraz şaşkınlık, biraz hayranlık… Bunlar çocuğun suratında birleşince komik bir ifade oluşmuştu. Ama Yumi hiç aldırmadı. Sadece oturdu ve kafasını havaya dikti. Yaprakların hareketlerini izlemeye başladı. Yaptığı yürüyüş onu yormuştu.
Sonra onun orada olduğunu yeni fark etmiş bir tavırla “Ee, senin adın ne?” diye sordu.
Çocuğun eli ayağına dolanmış görünüyordu. “Adım, Konshim, ahh, yani Konshin demek istedim,” diye cevapladı.
O anda kendine içinden küfür ediyordu. Yumi ise hiç aldırmış görünmüyordu. “Her zaman yalnız mı oynarsın, Konshin?”
Oynamak… Bu karşısındaki kişi için biraz çocukçaydı evet, ama Yumi o sözcüğü söylerken ses tonunu değiştirmişti.
Çocuk garipsemişti Yumi’nin bu sorusunu. “Neden böyle bir soru sordun Yuriko – yani Yumi?” diye sordu. Her cümlesinde en az bir yanlış yapıyordu.
Yumi ise ilgisiz tavrını koruyarak “Hiç,”dedi.


Adının Konshin olduğunu öğrendiğimiz kahramanımız ise gözlerini hala yeni tanıştığı Yumi’nin üzerinden alamıyordu. Ondan hoşlandığını sezmeye başlamıştı. Düşünmeden bir soru çıktı ağzından. “Herhalde on yedi yaşındasın…”
Ağrı hissedince bacağını tuttu. En yakın arkadaşı Haru’nun tekme attığı yer çok acıyordu.


Yumi beklenmedik bir şekilde şaşırmış görünüyordu. Konshin, on yedi mi demişti? Yumi on yedi yaşında mı gösteriyordu?
"On beş yaşındayım," dedi, bu sefer kafasını indirip Konshin’in suratına bakarak.
Ancak onun kendinden büyük olduğuna ve hatta on yedi sayısını tesadüfen söylemediğine bahse girerdi.
Çocuk bacağını ovarken buna dikkat etmedi. Gerçi canının acıdığı her halinden belliydi. Belki de çalışırken olmuştur, diye düşündü.
Sonra aklına takılmış gibi sordu. "Öğrenci misin?"
Konshin, Yumi kendine bakınca daha da afallamıştı. “Hayır, aşığım- Ah, yani şey, e-e-evet, öğrenciyim,” dedi.
Yumi o anda kafasını öyle bir indirdi ki birkaç saniye başının döndüğünü hissetti. Ama hiçbir şey demedi. Konshin sonunda büyük bir pot kırmıştı. Yüzüne sahte bir gülümseme yapıştırmış olsa da içinden kendine lanet okuyordu. Yumi’nin onu duymamış olmasını diliyordu.
Konuyu dağıtmak amacıyla “Sen de mi öğrencisin?” diye sordu. Yumi garip bakışlarını karşısındaki çocuğun üzerinde gezdirdi.
“On beş yaşında yapılacak başka bir iş var mı?” dememek için kendini zor tuttu.
Konshin ise, kırdığı pottan sonra gözlerini ister istemez Yumi’den ayırmıştı, çünkü Yumi ona öyle bir bakmıştı ki, Konshin sanki bakışlar göğsünü delip geçmiş gibi hissetti.
Ama şimdi gözleri yine onun üzerindeydi. Artık emindi. Âşık olmuştu. Uzun zamandır ilk defa âşık oluyordu. Dedesinin ona küçükken anlattığı gerçek bir hikayedeki kıza âşık olmuştu ilk defa. Bu da ikinci oluyordu. İki kız da inanılmaz bir şekilde birbirine benziyordu zaten.
İçini çekti. Sonra “Güzel olduğunu söyleyen oldu mu?” demekten kendini alamadı. Yumi’nin suratı o anda değişti.
Yumi, suratının gitgide ısınmaya başladığını hissetti. Güzel miydi? Aslında birkaç dakika önce bunlar kendine söyleniyor olsaydı, söyleyeni sakat bırakabilirdi.
Ancak, bu sefer öyle olmadı. Gözleri yanlışlıkla Konshin'inkilerle birleşti, o anda gözlerini yere dikti Yumi. Konshin de onunla beraber… Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Yumi konuştu. "Şey, aslında... Boş ver,"

Konshin de bu sırada içindeki sesle boğuşuyordu.
“Hadi Konshin oğlum, ona söylemelisin, ondan hoşlandığını söylemelisin.”
“Yok, olmaz. Daha beni tanımıyor bile.”
“Ama şimdi söylemezsem başka bir şansım olmayabilir.”
“Evet, evet söyleyeceğim.”
“Ama olmaz. En iyisi sonra düşünmek…”
Böylece Konshin, Yumi’den hoşlandığını söylemek için biraz daha beklemeye karar verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Miranda L. Ramora
Admin
Miranda L. Ramora


Lakap : lyydia*
Mesaj Sayısı : 125

Sherlock W.J. Stinson Empty
MesajKonu: Geri: Sherlock W.J. Stinson   Sherlock W.J. Stinson I_icon_minitimeC.tesi Mart 28, 2009 9:39 pm

İsimler değişik...
Neyse kabul edildin (=
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://alacakaranlik-rpg.vampire-legend.com
 
Sherlock W.J. Stinson
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Twilight RPG :: Karakter :: Seçim-
Buraya geçin: