Oğul McGonagall
Mesaj Sayısı : 19
| Konu: Oğul McGonagall Paz Mart 29, 2009 12:32 am | |
| Vampir için Karakter Kartı
Tam Adı: Louis Oğul Kemal Soyadı: McGonagall Yaşı: 18 (104) İstediği klan: Tremere Meslek(öğrenci/doktor..): Öğrenci
Nelere Karşı Zayıftır *Baykuş sesi *Kurt uluması *Sevdiği varlıklar tarafından kötü söz duymak Sevdikleri *Okumak *Diğer vampirleri yönetmek *Eğitmek *Sanat *Dövüşmek *Seyahat etmek *Dans *Savaş sanatı Sevmedikleri *Kurtadamlar *İnsanlar tarafından horlanmak *Kibirli vampirler Fiziksel Görünüş *Boy; 184 cm,dir. *Açık beyaz tenli, *Göz rengi: Mavi *Saç rengi: Altın sarısı
Kişiliği *Vampirlere kolay kolay güvenmez ama sevdiklerine karşı çok sadık ve fedakardır. İnsanlara karşı fazla saftır. Fazla araştırır, vampirler, kurtadamlar hakkında fazla şey bilir. Zekidir. Tanışmadan önce vampirlere ve insanlara karşı fazla sinirle ve şüpheyle yaklaştığından zor arkadaşlık kurmasına rağmen çok dostu vardır.
[color=violet]RP: 1923, 9 Eylül; 17:59; Londra, Liverpool Street. En başta her şey normaldi. Okulum için gerekli malzemeleri almaya çıkmıştı Oğul. Türk babası, İngiliz annesi... Onunla elbette gurur duyarlardı...Ve tabii ki Eva...Evet, işini erken halledecekti; penceresine taş atıp serenat yapacaktı daha sonra da... Liverpool Street, yeni açılmış kırtasiyelerle doluydu; hele okul zamanı dolup taşardı. Fakat, bu akşam pek de dolu değildi. Bunun sebebini de birazdan öğrenecekti Oğul... Johann's'a ilerledi titreyerek. Bir anda bastıran yağmurdan rahatsız olmuştu, koşmaya başladı. ''Kapalı'' Şaşkındı, en çok iş yapan dükkan ve kapalı... Neler oluyordu? Bu tenhalık, bu dükkanlar? Acaba son günlerdeki seri katilden mi korkmuştu halk. Aman canım, diye iç geçirdi ve ilerideki yaşlı amcanın kırtasiyesine yürüdü. Tam köşeyi dönecekti ki kendine doğru gelen beş kadar genci gördü. İnce uzundular, ama güçlü görünüyorlardı. Kaybolmalısın Oğul, diye söylendi. Adımları hızlandı. Adrenalin hızla damarlarındaki kana karışıyor, hırlayarak gelen bu gençlerden korkuyordu. İleride bir karakol var mıydı? Tabii ya hem de Eva'nın babasının çalıştığı yer! Oraya doğru yön değiştirdi. Tam o anda küçük küçük kahkahalar duymaya başladı. Kahkahalar yükseliyor ve tenha sokakta yankılanıyordu. Yavaş yavaş çöken karanlık, bu 18 yaşındaki çocuğu mu korkutacaktı? Hiçte bile...Peki, belki okkalı bir dayak yerdi ama hanım gibi kaçmakta ona uygun değildi. Hem ne derdi babası ''Biz Türkler, koduk mu oturturuz.'' O da öyle yapmalıydı, en azından yapmaya çalışmalıydı. Peki ya bıçakları, silahları varsa? Aman canım dedi yine, seri katilden korkmuyorsun da üç beş çapulcudan korkuyorsun. Ama nasıl olur da bunlardan korkuyordu? Onlarla ilk kez karşılaşmıştı ama bu onu korkutmaya yetmişti. Son köşeyi de dönecekken ''Durmazsan tetiği çekeriz'' denildiğini duydu. Gayri ihtiyari ellerini kaldırdı, arkasına döndü... Yo, bu olamaz! Bunlar insan bile değildi ki! Ağızlarını şapırdatıyorlardı, yüzlerinde kan vardı. Sanki ona yiyecek gibi bakıyorlardı. Dur, diyen gence baktı. Çetenin lideri gibi duruyordu. Adın, Louis McGonagall mı? Evet. Bu cevap ona yetti. Diğer vampirler onu tutmuş, lider gibi olansa boynuna yaklaşmıştı. Ve ılık esen rüzgarda dişlerin boyunla birleşmesi bir olmuştu...Artık bu rüzgarla yeni bir kan damarlarına karışacak ve bu kan, onun kan arzusuyla dolup taşmasına neden olacaktı.
Sonra...
Bitmek bilmeyen kan arzusuyla Hindistan'ı, Nepal'i, Çin'i, Meksika'yı ve nihayet ABD'yi dolaştı. Her gözüne kestirdiği on dakikaya önünde oluyordu; güzel kızlara ''fast food'', erkeklereyse ''atıştırmalık'' adını takmıştı. Fakat şöyle bir sorun vardı: Yıllar sonra, 2007'de, Londra'ya dönmüştü. Annesi ve babası ölmüştü tabii. Peki Eva ne yapıyordu? Issız Liverpool Street'e geri geldi. O köşeyi, o beş vampiri hatırladı. Çile içinde geçen yılları... Aşkın adı olmadan geçen yılları...Eva'sız yıllar. Sonra... Sonra ne mi oldu? Tam Johann's'ın önündeydi ki 17-8 yaşlarında bir kız geçti önünden. Bu koku farklıydı; fazla iştah kabartıcıydı. İşte akşam öğünü, dedi. Fast food hazırdı. Kız, ondan olağanca hızıyla kaçıyordu. O ise avıyla oynayan hayvanlardan farksızdı. Kızın üstüne atladı, en sevdiği yer olan boyna saldırdı. Kız çırpındı ama başaramadı. Hayvan yapmıştı yapacağını. ''Louisiana?'' Bu ses...Bu sesi tanıyor gibiydi. ''Eva?'' dedi sert sesle. ''Kimsiniz? Torunumu gördünüz mü?'' dedi. Kıza baktı Oğul. Sonra bastonla yürüyen, kısacık kalmış, buruşuk, ihtiyar kadına baktı. Bu Eva mıydı? ''Louisina? Orda mısın hayatım?'' Oğul, önündeki kıza, sonra bir zamanlar 'hayatının aşkı' olan kadına baktı. Onun buruşuk derisine sarılmak arzusu uyandı birden. Alevli Eva geldi aklına...Sonra Louisiana. Bu hoş bir tesadüf değildi. | |
|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: Oğul McGonagall Paz Mart 29, 2009 9:18 pm | |
| Rp'n güzel olmuş Oğul! Tremere'sin. Hadi hayırlısı. xD |
|