Chiristoper O'Connel
Mesaj Sayısı : 1
| Konu: Chiristoper O'Connel Salı Ara. 29, 2009 9:33 pm | |
| Vampir için Karakter Kartı
Tam Adı:Chiristoper O'Connel Soyadı: Yaşı: İstediği klan(ayrıntlı bilgiler yukarıda):Venture Meslek(öğrenci/doktor..):Savcı
Nelere Karşı Zayıftır *Haksızlığa *Onursuzluğa *Aptallığa * Sevdikleri *Adalet *Onur *Şehvet * Sevmedikleri *Kurt adamlar *Nosferatu'lar *Kötü kokular * Fiziksel Görünüş *
Dalgalı altın rengi saçlarıyla ve kehribar remgi gözlşeriyle herkezi büyüleyen heybetli bir güzellik.
Kişiliği *
Agrasif, adaletsizliğe gelemeyen ve birazda sevecen bir kişiliği var.
RP: Rp'niz herhangi bir konuda olabilir ama vampirlere katılabilmek için güzel bir Rp yapmanız şart(: * Yasak Orman... Kimi zaman insanı kendinden alan bir güzellik, bahar havası, mis kokusu. Kimi zaman ise hiçbir insanın aklına gelmecek şekilde tehlikeli, ürkütücü, ıssız. İnsanın başını döndüren şekilde güzel olduğu günlerden sayılan o gün, genç büyücü dersten önceki son yarım saatinde Yasak Ormanda'da etrafta telaşlıca dolaşıyordu biryanda da sürekli sayıklıyordu, dışarıdan bakan biri rahatlıkla onu deli sanabilirdi. ''Kıyılmış papatya kökü, soyulmuş, büzüşmüş incir, dilimlenmiş tırtıl, bir fare dalağı, çok az sülük suyu.'' Ağaçlar arasında dolaşırken Eylül ayında papatya bulmanın zorluğundan hayıflanıp duruyordu. Büyük, kalın derili ve kahverengine çalan bir sarı rengindeki çınar ağacını altında yaprakları süt kadar beyaz, ortası ise güneşe meydan okucasına sarı bir papatya görmüştü. İstediği oyuncağı en sonunda annesine aldırmış bir çocuk misalı sevinçle gidip papatyanın kökünü en sevdiği gümüş orağıyla kazdıktan sonra, nemli topraktan çıkarıp hasırdan yapılma geleneksel malzeme sepetine özenle yerleştirdi. Soyulmuş, büzüşmüş incir bulmalıydı. Yavaş yavaş adımlarının yönünü değiştiriyordu. İncir ağaçlarının muhteşem kokularının geldiği bölge ısrarla, görünmez bir el yardımıyla kendine doğru çekiyordu insanı. Bu durumda aradığını bulması ne kadar zor olabilirdi ki? Hızlı adımlarla kokunun kaynağına ilerliyordu. Ağaçların serin gölgesine ulaştığı zaman gördüğü manzara çok iç acıtıcıydı, hiç incir yoktu. Umutsuzluk tüm bedenini sardığı anda bir sesle irkildi; Pat! Başını kaldırdığında sık ağaçların arasından gördüğü kar beyazı kanatlar ve her tarafından asillik akan bir baykuş gördü. Aşağı baktığında ise akıllı baykuşun inciri çoktan bulduğunun göstergesi olan tam dört adet büzüşmüş, soyulmuş incir gördü. Çoşkusunu tutamayarak haykırdı; ''Teddy! Fazladan bir öğünü hakettin!'' Baykuş, sanki söylenenleri anlamışcasına dört kez ciyakladıktan sonra gözden kayboldu. Ormanın bitimine yaklaşıldığının göstergesi olan, sık ağaçların seyrelmesi; İnsanda bir rahatlama hissi oluşturuyordu. Fakat Beatrice için cennetten bir köşe olan, az önce iksir için gerekli malzemeleri topladığı alandan ayrılmak biraz içini burkmuştu. Nihayet Hogwarts'ın nemli çimlerine temas ettiğinde, tarihi okul binası tam karşısında, tüm berraklığıyla göl sol tarafında, gerçekten de eğlenceli bir ders olan Sihirli Yaratıkların Bakımı dersliği ise sağ tarafında duruyordu ki profesörde dersliğin önünde duruyordu. Aslında yanına gitmek istemiyordu, onun için uzaktan bir selam verdi. Devasa okul kapısı tüm görkemiyle önünde duruyordu şimdi. Büyük yuvarlak kulptan tutup hafif bir hareketle kapıyı açtı. Hogwarts'ın giriş koridoru hala hafızasındaki gibiydi. Yerler ve duvarlar gayet temiz, birçok merdiven, iki kapı ve şık bir avize; Ne hoş bir tablo... Kısa süren bir özlem gidermenin ardından adımlarını iksir zindanlarına giden yegane yer olan merdiverlere yöneltti. Karanlığın yavaş yavaş bastırması sonucu asasını çıkarıp büyülü kelimeleri fısıldadı, büyünün etkisiyle oluşan aydınlık insanın içini ısıtıyordu. Uzun zamandır buraya uğramamasına rağmen dersliğin kapısı hala basık ve kirliydi asasının kıvrak bir hareketiyle tozlar kuş misali havalanıp dışarı çıktılar. Kapının gıcırtılı açılışıyla içerideki karanlık azgın bir yaratık gibi saldırıya geçmişti, içerisinin karanlığını aydınlatmak gerçekten isteyen biri için hiçde zor değildi. Havasızlık, nem, kötü koku ise gerçektende sorun değildi. Asasıyla havayı kırbaçlarcasına hareketler yaparak içerisinin mis gibi lavanta kokmasını sağlamıştı. Asasını tekrar pencerelere doğrulttuğunda ise pencereler sonuna kadar açılmıştı. Nemi ise yine kıvrak hareketler yaparak yok etmişti. Eski iksir dolabına yönelip kapağını açtığında gizemli Tıslım Profesörü Galadrîel için hazırlayacağı tılsım saklama iksiri ve ders iksiri için gerikalan malzemeleri çıkardı -Dilimlenmiş tırtıl, bir fare dalağı, çok az sülük suyu.- Kazanları ve diğer malzemeleri tüm sınıfa eşit olarak dağıttıktan sonra öğrencileri beklemeye gelmişti sıra. Guruplar halinde yada teker teker sınafa gelmeye başlayan öğrencilerin şaşkın bakışlarını görmezden gelerek ellerini kontrol etti. Sınıf gitgide doluyor ve yavaş yavaş bir uğultu başlıyordu. Kısa bir bekleyişten sonra, sınıfın tıkabasa dolduğundan tatmin olmuş, öğrencilerinin yüzlerinde gördüğü manzaradan, uzun bir konuşma yapması gerektiğini anlamıştı. Yerinden hiç kalkmadan tekdüze bir sesle konuşmaya başladı: ''Evet arkadaşlar herkes tamamsa bir sessizlik rica edeyim. Öncelikle yeni dönemin ilk dersine hepiniz hoşgeldiniz. İçerideki atmosferden de anladığınız gibi aydınlığı severim. Bilmiyorum beni tanıyanınız olur mu? Ben Fernando Jafferson, Hufflepuff mezunuyum. Ayrımcılıktan hoşlanmam. Sanırım benim hakkımda bunları bilmeniz yeterli çok uzatmadan konumuza geçmek istiyorum ilk olarak ellerinizi kazanlarınıza değdirin. Değdirin, değdirin çekinmeyin. Hmm evet gördüğünüz gibi hepinizin kazanları farklı renkte parladı. Eğer kazanınız pembe renkte parladıysa aşık, sarı renkte parladıysa mutlu, sevecen, Parlama olmadıysa düşünceli, içine kapanık veya da utangaç bir kişiliğe sahipsiniz demektir... Bu kişiliğinizi öğrenmek için ufak bir testti. Simdi asıl konumuza gelecek olursak. Bu gün sizden 'Küçültme Solüsyonu' yapmanızı isteyeceğim gerekli malzemeler sıranızın üstünde mevcut. İksirin tarifi kitaplarınızın yirmi üçüncü sayfasında mevcut. Fakat anlamayanlar için tekrardan tarifi söyleyeyim; Kıyılmış papatya kökü, soyulmuş büzüşmüş incir, Dilimlenmiş tırtıl, bir fare dalağı, çok az sülük suyu. Malzemeleri az önce söylediğim sıraya göre iksire ekleyin ve sülük suyunu sakın fazla koymayın, sonuçlarını ben bile düşünemiyorum. Evet arkadaşlar başlayabilirsiniz.'' Şimdiden, kazanı patlayan birkaç çocuk görebiliyordu. Sıra gizemli kadının iksirine gelmişti. Kazanın altını dikkatlice yaktıktan sonra. İlk malzeme olan meyan kökü tozlarını hazırlamaya başladı, havanın içine attığı mis kokulu meyan köklerini ezdikten sonra iki tutam kazanın içine atmıştı. Pembe bir renge dönen iksir yavaş yavaş kaynıyordu. Sırada kurbağa bacağı vardı. Pirinç terazi üzerinde ölçülen kurba bacağı; Tam tamına yirmi dokuz gram... İksire eklenince pembe karışım kahverengine dönmüştü. Oluşan kabarmayı engellemek için dolunayda koparılmış kurtadam kılı... Ve tabiki zehirlemeyi engellemek için bir tutam bezir tozu. Kaynamaya başlayan iksirden gelen buram buram baharat kokusu dersliğin içindeki hoş atmosfere renk katıyordu. İksirin rengi şimdi altınsarısıydı. Ocağın altını dikkatlice söndürdükten sonra meraklı öğrencilerin odak noktası olduğunu farketti. ''Ah, çocuklar lütfen dikkatinizi dağtmayın, önemli bir şey değil.'' Öğrenciler kafalarında soru işaretleriyle kazanlarına dönerken. Altınsarısı, büyüleyici iksir kristal şişedeki yerini çoktan almıştı bile. | |
|