Alaya Miren Ibarron Tremere Lideri
Lakap : Allie Mesaj Sayısı : 13
| Konu: Alaya Miren Ibarron Paz Şub. 22, 2009 6:16 pm | |
| Vampir için Karakter Kartı
Adı: Alaya Miren Soyadı: Ibarron Yaşı: 20 İstediği klan(ayrıntlı bilgiler yukarıda): Tremere Meslek(öğrenci/doktor..): Avukat
Nelere Karşı Zayıftır *Kızgın bir anında kan içme isteği *Kitaplar *Büyü
Sevdikleri *Kitap okumak *Piyano çalmak *Ukalalık etmek *Yeni şeyler öğrenmek *Yağmur *Sessizlik
Sevmedikleri *Gürültü *Kalabalık ortamlar *Saygısızlık *Mantıksız davranışlar *Kitap düşmanlığı
Fiziksel Görünüş *Sarışındır, bazen saçlarını kızıla boyar. Boyu 1.72 cm, kilosu 60 kg. Gözleri her vampir gibi renk değiştirir.
Kişiliği *Haksızlığa gelemez ve hakılılığını savunduğu şeylerden asla vazgeçmez. Ukaladır, ayrıca yalan söylemekte ustadır. Araştırmalarına gömüldüğünde dükkatini çekmeye çalışmak yararsızdır, dünya yerinden olsa umrunda olmaz. Genelde sessiz ve sakindir, ama kızgın bir anında yaklaşılmaması herkes için iyi olur.
RP: Rp'niz herhangi bir konuda olabilir ama vampirlere katılabilmek için güzel bir Rp yapmanız şart(: [color=white] Harry Potter sitesinde yazdığım bir rpyi koyuyorum. Sorun olursa yeni bir tane yazabilirim.(Adım Hana'ydı.)Muhteşem bir sabah olabilirdi, eğer o lanet olası kapı yarı aralık olmasaydı...
Ama hayır, Hana Iwasaki o kapıyı görmüş ve meraktan kendini yiyip bitirmişti. Bir süre iç savaş verdikten sonra da yapmaması gereken şeyi yapmıştı, bu da koridorda, bacaklarının protesto etmesine neden olan koşuyu tutturmasına yol açmıştı.
Aslında Hana'nın kesinlikle daha fazla geç kalmaya tahammülü yoktu. Bir kez bir derse geç kalmıştı, bu ona yeterdi. Fakat meraklı bir yapıya sahip olsaydınız siz de onun gibi hafif aralık duran bir sınıf kapısından içeri bakardınız... Pekala, belki de kendinizi tutar ve bakmazdınız ama Hana gibi -kendi deyişiyle- meraklı bir çatlak için böyle bir seçenek yoktu. Bu yüzden o kapıyı açtı, içeri baktı ve "Iyyy.. İğrenç!" diye tiksintisini ifade eden kulağa son derece hoş gelen bir çığlık koyuverdi.
Gördüğü şey ise üst sınıftan birilerinin -herhalde 6 ya da 7. sınıftandılar- aşırı bir ahem... yakınlık kurmasıydı. Hana'nın 13 yaşında -ve yaşıtlarına göre anormal- olmasının da getirdiği bir zevzeklik ile yoktan var olup bas bas bağırması çifte kumruları rahatsız etmişti ve Slytherinli genç aşıklara göre küçük Huffımız cezasını çekmeliydi.
Yani Hogwarts zindanlarına giden yolda Hufflepuff cüppesi içinde, terlemeye başlamış, arada bir arkasına bakan ve hızla kendi kendine bir şeyler mırıldanan ufak tefek bir Japon görürseniz; bunun Hana Jun Iwasaki olduğunu anlarsınız.
Hana en azından dersi hatırladığına şükrediyordu. Hafızası ne kadar zeki olursa olsun her şeyi hatırlayacak kadar güçlü değildi -Hana'ya göre bunun nedeni beynini fazla çalıştırınca depolamada sorun yaşanmasıydı. Yine de bu unutkanlık durumunu o kadar da taktığı söylenemezdi, sonuçta yaşıyordu, demek ki başka bir şeye ölesiye kafa yormak saçmalıktı. Bunu merakı konusunda da yapabilmek isterdi, başına ne geldiyse o sinir bozucu merakından gelmişti. Tabi dedikoduları bilmek onun işine gelirdi: Kim kimle 'çıkmış' -Hana kendini kusacak gibi hissetti, fazla duygusal olduğu söylenemezdi- , kim kimle kavga etmiş, kim nasıl bir tipmiş vs vs..
Şimdi ise, loş, basık tavanlı ama ferah zindandan içeri girdiğinde ve tahtadaki yazıyı gördüğünde 'Keşke hiç bilmeseydim veya duymasaydım,' diye içinden hayıflanıyordu.
'Christina Adrianna Carlisle
İksir Profesörü'
O... Hakkında bir sürü şey duyduğu profesör... Bazıları ona İksir Dahisi diyordu, Hana haklı olduklarını ve böyle bir şansa sahip olduğu için mutlu olması gerektiğini biliyordu ama yine de nazik ve narin görüntülü ama gözlerinde kanını donduran tuhaf bakışlara sahip bu bayandan daha az korkutucu olduğunu tahmin ettiği herhangi bir İksir Ustası olamaz mıydı onun yerine?
Kes saçmalamayı Hana. Kılpayı yetişmişsin işte. Kes sesini ve ne diyorsa dinle. Sakın dersten başka bir şey düşünme, yoksa altına yapacaksın. dedi içindeki küçük ve oldukça ukala ses.
Sağol, çok yardımcı oldun, gerçekten. diye cevap verdi Hana içinden.
Bu arada Profesörün ilk dediklerini kaçırdığını farketti. Hana kendisini belki de en önemli derslerden biri olan İksir'den zayıf almaya hazır olduğu için tebrik etti. Neden her şey daha da kötüye gidiyordu bugün?
'...çünkü tahtaya herhangi bir not yazmayacağım. Dersimde konuşanlar için söylüyorum..'
Bakışlarını Gryffindor öğrencilerine çevirdi ve devam etti. Hana Profesörün sesinin çok melodik olduğunun ayırdına vardığında bile hala ondan korktuğunu görünce kendini yatıştırmaktan vazgeçti ve ardı ardına derin derin nefesler aldı.
'Kaçıranlar için bir daha tekrarlamam.. İfrit beyinliler için de tabii ki.'
Üzerine alınmalı mıydı acba Hana? 'Yok canım, Gryffindorlara demiştir.' diye mırıldandı. Asasını salladı Profesör Carlisle ve tahtayı her sınıf için farklı iksir malzemesi listeleri doldurdu. Hana o anda kum saatini ve hızla akan kumlarını gördü ve yutkundu. Daha tüykalemini bile çıkarmamıştı.
____________
3. sınıflar için ~
Sivilce merhemi - Yüksek dozda kullanılmadıkça ergen sivilcelerinde fazlasıyla etkilidir
- Malzemeler
1 adet unicorn tüyü 1,5 litre papatya çayı 2 damla ejderha salyası 3 adet sarımsak kö- _____________
Hana tam son kelimeyi yazarken tahtadaki liste silindi ve kendini Profesör'ün haykıran yüzüne aval aval bakarken buldu.
'..Bir saatiniz var. Yaratıcı olun ve İksir Dalının büyüsü içinde kaybolun..'
Tabi canım. Söylemesi kolay, hem de çok. Ben de İksir Dahisi olsam ben de İksir Dalının muhteşem ve iğrenç kokan büyüsü içinde kaybolurum.. Iyy, iğreeenç!! diye içinden cevap verdi Hana. İç geçirdi ve kendini tüm bunların güzel bir ders notu almak için olduğuna ikna etmeye çalıştı.
Sivilce merhemi o kadar da zor değildi aslında, hem İksir'de de fena sayılmazdı ama yine de strese girdi. Bunda sırf malzeme dolabından bir şey almak için yarım saat kadar bekleyecek olması da etkiliydi tabi. Azametle yerinden kalktı ve içindeki renkli sözcükler geçidi ile biraz avununca derin bir nefes aldı.
15 dakika sonra
Muhteşem. Sahiden muhteşem.
Hana homurdanarak kazanına döndü. 5-10 dakika geç kalmıştı, 15 dakika da malzeme alma savaşı vermişti. Öyleyse merhemi hazırlarken yaylanma fırsatını bulamayacaktı.
Malzemeleri sıraya dizdi.
1 adet unicorn tüyü 1,5 litre papatya çayı 2 damla ejderha salyası 3 adet sarımsak kökü
Güzeel...Malzemeler tamamdı. Şimdi şu iksiri yapıp günü ve kendini kurtarmalıydı.
Öncelikle, ne yapması gerektiğini unuttuğunu farketti. En geç başlayan da o olduğu için kopya çekme şansı yoktu. Beynini zorladı, ama aklına gelen Sihir Tarihiyle alakalı ama İksirle uzaktan yakından alakası olmayan bir şeydi: Cincüce Ayaklanması Sonrası Bakanlık Kararnamelerindeki Değişmeler.
Harika. Gerçekten harika.[/color] diye içinden kendine lanetler yağdırdı Hana.Bir de zeki olucam. Ne kadar zekiymişim ben, ne kadar zeki!
O halde biraz doğaçlama zamanı gelmişti. İlk olarak papatya çayını hazırlaması iyi olurdu. Evet, işe papatya çayıyla başlayacaktı.
Kurutulmuş -ya da kurutulmamış, pek dikkat ettiği söylenemezdi- papatyaları sıcak suyun içine biraz fazla hoyratça atıp düşünmeye koyuldu. Ya sonra ne olacaktı? Profesöre gidip 'Ben vazgeçtim, biraz papatya çayı alır mısınız?' diyemezdi ya. Acilen bir şeyler düşünmeliydi.
Tabi ya! Sarımsak kökleri! Nasıl da unutmuştu!
5 dakika sonra
Hana sarımsaktan nefret ederdi. Kokusundan tiksiniyordu. Ve şimdi o iğrenç koku her yerine sinmişti.
Sarımsaktan gerçekten nefret ediyordu.
Yapacak bir şey yoktu. Ders dersti, not da not. Neyse ki sarımsak köklerini ezmiş ve kazanına atmıştı, papatya çayı da hazırdı, gerçi dereceli kabına göre 1,5 litreden az papatya çayı vardı ama olsun. Çay çaydı, not da not.
Unicorn tüyüyle bir şey yapmanın zamanı geldiğine inanarak ezdiği sarımsak köklerini suya atar atmaz unicorn tüyünü de ekledi. Ne yaptığını biliyor izlenimi uyandırması gerektiğini gayet iyi biliyordu, ne var ki, kazanından yükselen tiksinti verici kokular bunu engelliyordu. Buhar siyaha çalan bir mor rengindeydi, sınıftaki kimsenin bu renkte bir buharla ilişkisi olmadığını görünce suratı asıldı. Anlaşılan ayvayı yemişti.
2 dakika sonra
Hana kokunun ve buharın yatışması için beklemeye karar vermişti ve beklediğinin gerçekleşmesi gibi bir mucizeyle karşılaşınca yukardakiye teşekkürler yağdırarak kazanına döndü. Buhar lacivertimsi bir renk almıştı, kokusu da o kadar kötü değildi artık. Nasıl çürük yumurta kokuları yükseliyordu kazanından bilmiyordu ama üzerine sinmemesi iyi bir şeydi. Sarımsaktan sonra bir de çürük yumurta ile uğraşamazdı.
Ejderha salyasının bir damlasını kazanın içine döktükten sonra o-piti-piti yaparak bulduğu döndürme sayısını uygulamaya karar verdi.
İşte, Hana'nın 'gerçek-ama-biraz-geç-kalan' mucizesi o an gerçekleşti.
Birden, aklına ne yapıp ne yapmaması gerektiği ve neleri yanlış yaptığı geldi. Örneğin papatya çayı... Yaprakların iyice kuruyup kurumadığına dikkat etseydi tam 1,5 litre çayı olacaktı. Ve ejderha salyasını unicorn tüyünden önce bir ve sonra bir damla olarak akıtmalıydı.
Pekala, çok geçti. İksiri kurtarmanın bir yolunu bulmak zorundaydı.
Döndürme sayısını ve iksirin kalanını nasıl yapması gerektiğini hatırladı: Saat yönünün tersine 10 kez, saat yönünde 7 kez, biraz kaynattıktan sonra da saat yönünde 3 kez, sonra biraz daha kaynat ve voila! İksir hazır.
Şimdi iksiri düzeltmeye koyulmalıydı. Hem de en kısa sürede.
Ejderha salyası. Bir damlası kalmıştı. Pek çok iksirde 'düzeltme' amaçlı kullanılırdı. Hana neden kullanamasındı?
Risk almaya karar verdi. Saat yönünün tersine 10 kez, saat yönünde 7 kez döndür ve biraz kaynat. Saat yönünde iki kez ve... Ejderha salyasının son damlasını döktü, nefesini tuttu ve tekrar döndürdü kepçesini. Biraz daha kaynatırsa...
EVET!! Rengi normale dönmüştü, olması gerektiği gibi sarımsıydı ve sıvıdan çok katıydı. Belki de geçer bir not alabilirdi.
Kazanındaki merhem olmasını ümit ettiği maddeyi kepçeyle ve binbir zorlukla deney tüpüne döktü, sonra da tıpayı kapattı. Tam Profesörün masasına gittiğinde ise herkes toplanmaya ve zindanı terketmeye başladı, ilk çıkan da yaşıtı Hufflepufflı bir oğlandı, eğer yanılmıyorsa. Deney tüpünü masaya bıraktı ve bu korkutucu ve ifadesiz yüzlü kadınla tek başına kalmamak için hızla masasına dönüp kazanını temizledi ve eşyalarını topladı.
Zindandan çıkarken korkusuna rağmen 'İyi günler, Profesör Carlisle!' demeyi başardı ve hızlı hızlı yürüyen bir Slytherin gözüne çarptı. Lyydia'ydı bu tabi ki, hiç kimseyi onun kadar iyi tanımıyordu ve yürüyüşünü bile taklit edebilirdi, gözüne çarpan da yürüyüşüydü zaten.
'Hey Lyydia! Ders nasıl geçti?' diye cırtladı ve omzuna bir şaplak attı.
O kadar da kötü bir gün olacağa benzemiyordu... | |
|
Miranda L. Ramora Admin
Lakap : lyydia* Mesaj Sayısı : 125
| Konu: Geri: Alaya Miren Ibarron Paz Şub. 22, 2009 6:39 pm | |
| Gayet güzel bir karakter kartı... Güzel bir rp... Tremere a kabul edildin. Ayrıca seni "Tremere Lideri" ilan etmekten gurur duyarımm xP xP | |
|